Av Hayvanları

ÇULLUK

 culluk03.jpg

Aşağı yukarı 150 - 160 gram arasında olan bu hayvanlar yağsız olmalarına rağmen , av etlerinin içinde ikinci sırada gelirler. En çok avlanıldıkları mevsim kasım - mart arasıdır. Çullukların lezzetle yenile bilmeleri için bu hayvanları içleri temizlenmeden,tüyleri yolunmadan ve gagalarından asılı olarak 2-3 gün bekletilmeleri gerekir

Havaların soğumaya başlamasıyla çulluk, Kuzey Avrupa ülkelerinden, Rusya’dan ve Balkanlar’dan yurdumuza doğru göçe başlar. Çulluğun ilk görüldüğü günler ekim ortalarına rastlar, ama asıl kuş, ekim sonu ile kasım ayı içinde önce Trakya ve Karadeniz’in kıyılarına yakın yerlerde kendini gösterir. Çulluk daha sonraları Güney bölgelere doğru inmeye başlar. Eğer çulluğun ilk geldiği dönemler kuzey sahilleri yağışlı ve sert olmazsa kuşlar uzun zaman bölgede kalabilir. Aksi takdirde çok çabuk Güneye göç ederler. Bunun da nedeni çulluğun solucan ve böcekleri nemli toprakta aramasıdır. İç Anadolu’da çulluk pek fazla rağbet edilen ve bilinen bir av olmamakla beraber, kışın çok soğuklarda nehirlerin dar vadilerden geçtiği alanlarda nehir kenarlarında bol miktarda çulluğa rastlamak mümkündür. Hatta köpek dahi kullanmadan zevkli bir çulluk avı yapabilirsiniz. TÜFEK Çulluk avında tavsiye edilecek tüfek, 12 kalibre olarak 60-65 cm. namlulu 4/4 (silindir/silindir) veya 4/3 (silindir/modified) şokludur. FİŞEK Fişek olarak her iki kalibre için de 8-9 numara, saçma ağırlığı olarak 20 kalibre için 25-28 gr. arası, 12 kalibre için 32-36 gr. arası tercih edilmelidir. Namludan çıkar çıkmaz dağılan fişekler tercih edilir. Ancak ikinci namluya daha uzun menzilli bir fişek koymakta fayda vardır. KIYAFET Çulluk avı genellikle sık meşelik ve ormanda yapıldığı için giyiminizde oranj veya dikkat çekici renkli elbiseler olmasına özen gösteriniz. Çulluk avında çulluktan gizlenmeniz gerekmediği için kesinlikle kamufle kıyafet kullanmayınız. Kendi ve arkadaşlarınızın emniyeti için sadece kuşu değil kuşun arkasını da görmeye çalışın. Çulluk avı sabah ve akşam bekleri haricinde yürüyüş avı olduğu için sıkı giyinmeye gerek yoktur. Ancak ayağınızda tercihen kaliteli bir lastik çizme, üstünüzde sırt cebi olan bir avcı yeleği, çünkü ormanda çullukları kuş askılığında taşıyamazsınız ve yanınızda her zaman taşınabilir bir yağmurluk bulundurmalısınız.

 ÖRDEK 

260px-npintail09a.jpg

Değer sırası ile yeşilbaş, elmabaş, çamurcu, macar, patka ve kara ördek olmak üzere çeşitli cinsleri vardır. Yemeye en elverişli olanları yeşilbaş ve elmabaş, çamurcu ve macardır. Diğerleri fazla batak, ya da balık kokmaları, et ve derilerinin çok sert olmaları dolayisı ile makbul sayılmazlar. Özellikle kara ördeğin derisi soyulduktan sonra ancak butları yenilebilir. Bununla beraber hangi cins ördek olursa olsun bunları 4-5 gün soğan ve sirkede yatırmak gerekir. Aksi halde bu hayvanlardaki batak kokusunun giderilmesi olanaksızdır. Ağırlıkları ve cinslerine göre ayıklanmış oldukları halde 300 - 600 gram arasında gelmektedirler

Ördek, (Anatinae) alt familyasından hemen hemen bütün dünyanın sulak bölgelerinde yaşayan, perde ayaklı su kuşlarına verilen ad. Göl ve bataklık kenarlarını çok severler. Hızlı akan nehir ve denizlerde yaşayanlar da vardır. Beslenmesi kolay olduğundan, evcil birçok soyları üretilmiştir.Ülkemizde ördekler, birçok ırkın karışmasından elde edilen melez karışımıdır. Yabancı ülkelerde, ıslah edilmiş Kampbel, Pekin, Ruen gibi saf ırklar mevcuttur. Evcil ördekler, yabani olan yeşilbaştan türemiştir. Yassı gaga, perdeli ayaklar, badi badi bir yürüyüş ve vak vak gibilerden bir ses, ördeklerin belli başlı özellikleridir. Kısa ayakları vücudunun arka kısmında oduğundan, yürürken zorluk çekerler. Erkekler dişilerden daha büyük ve gösterişlidir. Kışın ve ilkbaharda semirdiklerinden etleri lezzetli olur. Bu devrelerde bol avlanırlar. Evciller et, yumurta ve süs için beslenirler. Soğuğa ve yağmura dayanıklı hayvanlardır. Erkek ördeklerin tüyleri parlak ve renklidir, boyunları yeşil olur. Beyaz, yeşil, kurşuni, mavi, siyah tüyler karışarak hayvana güzel bir görünüş kazandırır. Dişilerin tüyleri daha donuk, daha az renklidir. Her iki cinsin soluk ve donuk renkli türleri de vardır. Özellikle Amerika’da yaygın olan evcil misk ördekleri beyaz tüylüdür. Erkeğin tüyleri yazın dökülerek, dişiler gibi esmer tüylere bürünür. Tüyler, tıpkı kiremit gibi birbiri üstüne dizildiğinden hem içine kolay kolay su geçmez, hem de geçse bile kaygan olduğundan sudan çıkınca çabuk kurur. Ördek, kuyruküstü yağ bezlerinden, gagasını sürerek aldığı yağları tüylerine değdirerek bu kayganlığı sağlar. Ördekler iyi yüzücü ve dalıcı  hayvanlardır. Sırtları üstten basık, göğüsleri ileri çıkıktır. Bir kayığa benzer. Geniş ve yassı gagasının üzeri sinirce zengin bir deriyle örtülüdür ve kenarları tırtıklıdır. Suya dalarak çamurları baştan başa araştırır. Ağzına bir miktar çamurlu su alarak gagasını kapar ve dilini piston gibi ileri geri hareket ettirerek çamurlu suyu aralıklardan sızdırarak dışarı çıkarır. Bu arada tohum ve kurtçuklar ağızda kalır. Sümüklü böcek, kurbağa larvaları ve küçük balıkları da yutar. Ne bulursa yer. Gayet obur olduğundan, bazan bir kurbağayı birden yutmaya çalışır. Denizlerde yaşayan bazı türler, balık ve kabuklu deniz hayvanları ile beslenirler. Suya daldığında gaga üstündeki soluk deliği suyun girişine mani olmak için kapanır. Ördeklerin öne doğru olan üç parmağının arasında perde şeklinde gerili deri bulunur. Arkada kalan küçük parmak ise serbesttir. Karada iki yana sallanarak zahmetle yürümesine karşılık, suda çok rahat hareket eder. Çok hareketli olan kuyruğu, yüzerken dümen vazifesi görür. Evcil ördekler yuva yapmaz ve uçmazlar. Yabani türler içinde ağaç kovuklarında veya çalılıklar arasında yuva yapanlar vardır. Yeşilbaş, terk edilmiş tavşan çukurlarında yuva yaparak yumurtlar. Yaban ördekleri toplu yaşar ve kışın ılık bölgelere sürüler halinde çok göç ederler. Evcil ördekler, küçük gruplar halinde yaşarlar. Genellikle her erkeğe 6 dişi düşer. Göl ve dere kenarlarında veya bahçe havuzlarında kolayca yetiştirilebilen kümes hayvanlarıdır. İklime bağlı olarak, genellikle şubat-mart aylarında yumurtlamaya başlarlar. Yumurtalar 15-20 adeti bulduğunda dişi kuluçka olur. Her dişi, bu süre içinde 50-60 yumurta yapar. Yavru ördekler çabuk geliştiği için, kısa zamanda yumurtlamaya başlarlar. Sağlıklı bir dişi, 7-8 yıl yumurtlayabilir. Kuluçka müddeti 28-29 gündür. Evcil ördekler 15 yıl kadar, yabaniler çoğunlukla 20-30 yıl yaşarlar.

 TURAÇ

turac01.jpg  Tüm avrupa ülkelerinde nesli tükenen kuşlardan en göze çarpan tüylere sahip olan Turaç, Kıbrıs’ta yaşamakta olan kuşlardandır. Keklikten biraz irice güzel bir kuştur. Erkek ve dişisinde farklılıklar görülmektedir.Erkek Turaç genelde yer yer beyaz ama ağırlıklı olarak siyah renkte yanaklara, parlak kestane renkli bir gerdana, ve beyaz noktalı bir böğüre sahiptir. Sırtı ve kanatları altın kahverengi benekli olan, uca yakın kısmı sarımsı kahverengi parlaklıkta bantlı ve uç kısmı solgun bir renge, ince beyaz çizgileri bulunan siyah bir kuyruğa sahiptir. Dişi Turaç; üst tüyleri, kanatları ve kuyruğunun görünüşü itibariyle erkek Turaç’a’ benzemesine rağmen, erkeğin sırtının alt kısmındaki siyah renkler, dişide yerini kahverengi benekler ve kahverengi çizgilere bırakır ve ayrıca dişilerin kuyruklarının daha geniş olduğu görülür. Boyu 35 cm.’dir. Ötüşü uzaklardan duyulur. Flüte benzer sesle öter. Çok sıkıştığı zaman dikine havalanır ve kanat gererek kısa kanat vuruşları ile süzülür. Turaç da diğerleri gibi uçmaktan çok yürümeyi yeğler.Bu kuşların yetiştiği doğal ortam Kıbrıs’ın güney batısı ve Karpaz yarımadasıyla sınırlıdır. Son zamanlarda bu alan genişlemektedir. Bu kuşlar genelde güney batıda bulunan kıyısal kesimlerde ve 20 km.’ye kadar iç arazilerde bulunur. Turaç’ın işlenmiş ekinlere iyi adapte olduğu gözlemlenmektedir. Ekinler uzun olduğu için kuşlara sığınak görevi görürler, ayni zamanda ekinlerin aşağısındaki açıklık kuşlar için kolay yolculuk ve uygun bir kaçış rotası imkanını sunmaktadır. Yurdumuz dışında Türkiye, Suriye, Irak, Ürdün, Lübnan, İran, Pakistan ve Batı Hindistan’da yaşar.

    SÜLÜN

 lady_amherst.jpg

Erkeği 1100 -1200 dişisi 900-1000 gram arasında olan bu hayvanların en makbulü erkek olanlarıdır. Erkekleri horoz gibi çeşitli renkli uzun kuyruklu ve yeleli, dişileri ise; serçe kuşu renginde kuyruksuz ve yelesizdir. İyi bir sülün horozunun yolunmuş ve içi temizlenmiş şekilde 900 gram gelmesi gerekir. En lezzetli zamanları sonbahar-kış mevsimleridir. Sülünleri yolmadan ve içlerini temizlemeden ayaklarından asmak suretiyle ılık havalarda 3, soğuk havalarda ise 8-10 gün bekletmek zorunluluğu vardır. Aksi halde kesinlikle lezzetli olmazlar.

Anavatanı batı çin yıllık yumurta adedi yemlenme koşullarına göre 25 - 30 adet damızlık yaşı 2 yaşında olgunlaşırlar özellikleri erkeklerin vücutları sarı,kırmızı,mavi,yeşil,siyah parlak tüylerle kaplıdır dişiye kur yaparken boyun kısmı yaka şeklinde açılarak çok güzel bir görüntü oluşturur. Dişilerin baş kısmında kırmızı kavuniçi tüyler bulunur. Karın kısmındaki tüyler beyazdır. Dişilerin ayakları gri yeşil renktedir. Erkekler dişiye kur yaptığı dönemde saldırganlaşır. Kuluçka süresi 22 gün ,yumurta verim dönemi nisan ayının ortasında başlar, beslenmeleri dane yemler( BUĞDAY , YULAF , MISIR ) yeşil ot ,bitki tohumları, böcekler.  

 BILDIRCIN

bildircin01.jpgAşağı yukarı 100 - 120 gram arasında olan bu hayvanlar av etlerinin en makbulüdür. Bıldırcınlar, birinci geçit ayı olan mayıs ile ikinci geçit olan eylül - ekim arası olmak üzere yılda iki kez avlanmaktadır. Birinci geçitte avlanan mayıs bıldırcınları yağsız, ikinci geçittekiler ise yağlı ve çok lezzetli olurlar. Birde ağla tutularak kafeste satılan bıldırcınlar vardır ki, bunlar zayıf oldukları için hiç makbul sayılmazlar. Bıldırcınlar bekletilmeden hemen pişirilmelidir Bıldırcın (Coturnix coturnix), sülüngiller (Phasianidae) familyasından 18-20 cm boyunda, küçük başlı, narin ve sert gagalı kuş türü. Başı koyu kahverengi ve gözlerinin çevresi beyaz halkalıdır. Otlar, tahıl tarlaları ve bodur ağaçlıklı alanlarda gezinerek tohum, kurtçuk ve böceklerle beslenir. Yuvasını çalılıklar altında eştiği bir çukurda yapar. Sarı kahverengi benekli 7-15 yumurta yumurtlar. Yılda 2-3 defa kuluçkaya yattığı olur. Üç haftada yumurtadan çıkan yavrular, hemen analarının peşlerine takılarak kurtçuk ve böcek yemeye başlarlar. Bıldırcınlar Ağustos-Eylül-Ekim aylarında Afrika’ya göç ederek kışı geçirir. Mart-Nisan-Mayıs’da tekrar Rusya ve Romanya bozkırlarına dönerler. Gece alçaktan uçarak göç ettiklerinden ağ kurularak rahatlıkla yakalanırlar. Eti çok lezzetlidir. 

  DOMUZ Yaban domuzu,

images5.jpgSus cinsinde bulunan hayvanlara verilen genel isimdir. Sus cinsi Suidae familyasına bağlıdır. Memeli bir hayvan türü olan domuzun kökeni Avrasya’dadır. Hepçil olan domuzlar hem otobur hem de etoburdurlar. İnsanlar tarafından evcilleştirilmiştir, ve çiftlik hayvanı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca sert kılları geleneksel olarak fırçalarda kullanılmaktadır. Domuzlar genellikle eğitilebilir, evcilleştirilebilir hayvanlar bu nedenle bazıları evcil hayvan olarak barındırılmaktadır. Bir seferde yaklaşık 6-12 arasında yavru doğuran domuzlar, tutsaklık halinde kendi yavrularını yiyebilirler. Domuzların ter bezleri yoktur, bu nedenle sıcak havalarda kendilerine serin tutabilmek için sürekli olarak su veya çamura erişmeleri gerekir. Ayrıca çamuru derilerini güneş yanıklarından korumak için kullanırlar.

 ÇİL

5000000002252457.gifÇil, kuşlar sınıfının, tavukgiller takımının, sülüngiller familyasından, keklik, turaç, bıldırcın ve sülünlerle akraba bir kuştur. Uzunluğu 30 cm.’dir. Çil, bütün Avrupa’da yayılış gösterir. İspanya, Portekiz, Doğu Prusya, Polonya ve Batı Rusya’da yerli olarak, Kuzey Amerika’da ve Kanada’da ise suni olarak yayılmıştır.Çil yurdumuzun doğu ve batısında, iki değişik alt türü yaşamaktadır. Çil, hemen bütün avcılar tarafından çok iyi bilinen bir av kuşudur. Başları ufakça, gagası tohumla beslenen kuşlarda olduğu gibi normal uzunlukta ve kahverengi gri bir görünümdedir. Batı Trakya, Ege ve Orta Anadolu’da yaşayan çillerin alnı, yanakları, göz üstü ve gırtlağı kırmızı kahverengi, göz etrafı kırmızı, gözü ise kahverengidir. Gözü, kuyruğu, tepe ve ense esmer kırmızı kahverengidir. Göğüs, kül rengi ve üzeri dalgalı kestane rengi şeritlidir. Karın, açık renkli ve üzerinde kestane renkli at nalı biçiminde bir benek vardır. Kuyruk orta tüyleri, kanat telekleri ve sırt tüyleri koyu kahverengi, kuyruk örtü tüyleri koyu kestane, kanat ve sırtta siyah benekler vardır. Ayakları esmer gri renktedir. Dişilerde karındaki at nalı biçimindeki benek daha soluk ve sırt daha esmer renklidir. Güneydoğu, Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu’da yaşayanların (Perdix perdik canescens) göğsündeki benek siyahtır. Bu benek, dişi ve gençlerde daha belirsiz veya hiç yoktur. Tüyleri kırmızımsı kestane renktedir. Göğüs altındaki at nalı şeklindeki kahverengi leke en genel gölgeleme özelliği olarak bilinir. Ancak birçok dişilerde bu leke çok iyi teşekkül etmiş olduğu gibi bazı erkeklerde de fazla bariz olmayabilir. Aldatmayan cinsiyet farkı, belirgin özelliği olan kanat üstü örtü tüyleridir. Erkekte omuz başı tüyünün ortasında boyuna tek bir beyaz çizgi, dişide ise bu beyaz çizgiden başka enine iki beyaz çizgi daha bulunur. Yaşlı dişilerin ayakları koyu gri olmasına rağmen genç kuşakların sarımtırak gridir. Genç çiller, ikinci yazlarının ortasına kadar kanat uç teleklerinin sivri oluşu ile yaşlılardan ayırt edilirler. İki yıldan sonra telek uçları yuvarlaklaşır. Palaz tüyleri, kanat teleklerinin birinci ve ikinci tüyleri hariç Ağustos başından Ekim sonuna kadar değişir. Erkeklerde göğüs markajı teşekkül eder. Aslında çiller bir step bir fundalık kuşudur. Arazinin tarıma tahsisi ile de geniş tarım arazilerinde yayılış imkânı bulmuştur. Tarımın insentif yapıldığı değişik arazilerde bolca görülür. Çalılıklar ve çit gibi şeyler iyi bir barınak ve örtü teşkil eder. Çiller tarlalar civarındaki orman kenarlarını ve korulukları tercih ederler. Çil, esasında yerli bir kuştur. Yaşadığı ortama bağlıdır. Buradan pek uzaklaşmaz. Üretilerek avlaklara salınan halkalanmış çillerin salındığı yerden ayrıldığı en uzak mesafe 20 km.dir. Diğer bir yerde ise salıverilen çillerden hiç birine 4 km.den uzakta rastlanmamıştır. Doğu Almanya’da büyük sürülerin güney batı istikametinde zaman zaman göç ettikleri müşaade edilmiştir. Bu durum nadiren Batı Almanya’da da görülmüştür. Bu gayri muntazam göçlerin sebebi doğrudan doğruya beslenme şartlarının değişmesine bağlanmakta, harici faktörlerle içgüdülerinin müşterek bir sonucu olduğu zannedilmektedir. Yurdumuzda İnegöl Ovası’nda kışı geçiren çillerin bir kısmının yazın yuvalanmak için orman üstü açıklıklara çıkmakta oldukları ve sonbaharda yine ovaya indikleri tespit edilmiştir. Karlar eriyip tarlalar yeşermeye başlayınca çil sürüleri dağılırlar. Bu arada tekrar bir kar yağışı olursa, tekrar birleşerek sürü teşkil ederler. Çiller çok geniş bir alana yayılırlar. Eşleşme başlayınca da umumiyetle bir sürünün çilleri, diğer sürünün çillere ile eş tutarlar, bu da iç üremeyi önleyici bir faktördür. Aynı sürüdeki kardeş çillerin birbirleri ile eş tutarak çiftleşmeleri nadiren görülür. Tabiatta hayvanların bir araya gelerek sürü teşkil etmeleri düşmanlarından korunma bakımından büyük önemi haizdir. Zira bir çift göz yerine bir sürü göz tehlikeyi daha çabuk sezecektir. Çiller, ayrıldıktan sonra geçen ilk zamanlar kendileri için bir hayli tehlikelidir. Otlar henüz tam büyümemiştir. Kuru otlar ise kar altında kalarak basılmış veya çürümüştür. Sırf bu yüzden saklanma olanakları azalır. Ama kısa sürede gelişen otlar, ekinler arasında çil tek başına kendini düşmanlarından gayet iyi saklamasını bilir. Sonbahardan şubat sonuna kadar geçen zaman çillerin en zor devresidir. Şubat ayında çil sürüleri dağıldıktan sonra mart ayında eşleşme çiftleşme başlar. Çok geniş alana yayılan çillerin “cırrık,cırrık tırrık” diye horozlanma sesleri gelir. Eş tutan çillerin bu evliliğinin hayat boyu sürdüğü, halkalanmış çillerin müşahedesinden tespit edilmiştir. Aynı çiller ertesi yıllarda aynı yerde çiftleşmekte ve yuva yapmaktadırlar. Yuvalarını ekseriyetle yoncalık, ekinlik ve sık otlar arasında yaparlar. Yurdumuzda daha ziyade sık dikenlikler ve sık yüksek otlukların arasını tercih etmektedirler. Yuvalar bu gibi yerlerin tam ortasından ziyade kenarlara yakın taraflarda bulunur. Erkek dişiyi sıklığın yanına kadar takip eder. Dişi kuluçkaya yattığı zaman kenarında bekler. Yuvaları gayet basittir. Hafif çukurlaştırdığı yerde birkaç kuru ot koyarak yumurtlar. Tamamlanınca bir kaç yeşil otu yuvaya yerleştirdiği görülür. Dişi her gün bir yumurta yumurtlar. Yuvayı terk ederken yumurtaları düşmanlarının gözlerinden saklamak için otlarla örterler. Bu aynı zamanda soğuğa ve güneşe karşı alınmış bir tedbirdir. Bir çil ortalama 15 yumurta yapar. 20 yumurtaya kadar çıktığı görülür. Yumurtaları devamlı alındığı takdirde bir çil 60 kadar yumurta yapabilir. Yumurta adedi tamamlanınca çil kuluçkaya yatar. Kuluçka süresi 24 gündür. Erkekler yumurtaya yatmaz. Sadece yuvanın yakınlarında bulunarak nöbetçi görevini yapar. Yumurtalardan %97 oranında civciv çıkar. Civcivler yumurtadan çıktıktan kısa bir süre sonra hareketlenirler. Kuruduktan sonra analarını kolayca takip edebilirler. Dişi ve erkek, civcivlere müştereken bakarlar. Dişi ölürse, erkekler civcivlere bakar ve büyütürler. Çiftleşmeyen erkekler de ana ve babaları ölen civcivlerin bakımını üzerlerine alırlar. Yerden gelen bir düşmanı sezen anaç çil, sarkık kanatla sekerek yavruların yanından uzaklaşırken dikkati kendi üzerine çekmeye çalışır. Bazı hallerde kanatlarından birini yere değdirerek, seke seke koşmak sureti ile “yaralı” rolünü ustaca yerine getirir. Bu sayede tehlikeyi bertaraf etmeye çalışır. Bir step kuşunun yerdeki düşmanlarından kaçıp kurtulması için mümkün mertebe kısa zamanda ergin hale gelme zarureti vardır. Bu bakımdan çil yavrularının palaz tüyleri çabuk gelişir. 14 günde kanatları ile sıçrayabilir ve 16’ıncı günden sonra da birkaç metre uçabilirler. Çil yavruları sığırcık büyüklüğüne gelince oldukça uzun mesafeleri kat edebilirler. Çil yavrularının palaz tüylerini almaları sırasında anaçlar gibi sık sık eşinip küllendikleri görülür. Bu küllenmeler, sadece bit gibi parazitleri uzaklaştırmak için yapılan bir hareket değildir. Toza ve kuma sürünmeyle, büyümekte olan tüylerin kılıflarını daha çabuk atmakta ve bütün tüyler temizlenmektedir. Civcivler 10 günlük olunca küllenmeye başlarlar. Yapılan çeşitli araştırmalar neticesinde çil kekliklerde erkek dişi oranının 1/1 olduğu tespit edilmiştir. Civcivler, ilk 24 saat zarfında hiçbir gıda almazlar. 2’inci günden sonra analarının önlerine sürdüğü küçük böcekleri yerler. İlk iki hafta gıdalarını küçük böcekler, kurtçuklar teşkil eder. 3’üncü hafta civcivler, sağı solu gagalamaya başlar. Bu artık tane ve tohum yemeye başladıklarının bir işaretidir. Sürü halinde bir yerde saklanan çillerin her biri için işitme, görmeden daha büyük önem taşır. Civcivler tavuk civcivleri gibi ses çıkarırlar. Dişi çil, göğüsten gelen tok, ama hafif bir“gup-gup” sesiyle civcivleri çağırır. Çilin “cırrık” diye çıkardığı tiz ses, tehlike işareti olarak bütün civcivlerin en yakın yere gizlenmelerini sağlar. Çil horozu da aynen dişi gibi ses çıkararak yavruları çağırıp toplar. Fakat bu ses oldukça hafiftir ve 30 m.den ancak duyulabilir. Avcıların en çok tanıdığı ses çilin uçarken çıkardığı “pit-pit” sesiyle, çil horozlarının sabah ve akşamüstleri “çırrık-tırrık” şeklindeki ötüşleridir. Güneşin doğmasıyla çiller tünek yerlerini terk ederek sessizce yemlenmeye giderler. Erkek çil ötünce diğerleri uçar. Yaylım yerlerine birkaç uçuşta ulaşırlar. Ekseriyetle hep aynı yaylım yerlerine giderler. Doyduktan sonra uzun bir dinlenme başlar, bu sırada dişi çiller çalılık ve sıklık içinde saklanırlar. İkindiye doğru tekrar yaylıma çıkarlar ve güneş batıncaya kadar yemlenirler. Güneş battıktan sonra belirli tüneklerine giderler. Tünek olarak hep aynı yeri kullanmazlar. Yatak pislikleri kolay görülmez. Yüksek ekin içinde veya sık çalılıklarda çil yataklarını aramak beyhudedir. Çiller daha ziyade otluklarda, çalılıklarda, sürülü tarlalarda arıklar içerisinde yatarlar. Yerden bir düşman yaklaştığı anda kuşlardan biri yavaş bir sesle ikaz ötüşünü yapar ve kuyruğunu çırparak diğer kuşların görecekleri alarm işaretini verir. Bu sürüde en azından bir dişi devamlı olarak etrafı gözetler. Alay üzerinden bir yırtıcı kuş uçarsa bütün çiller toprağa girercesine pusarlar. Yerden bir düşman yaklaştığında da ilk yaptıkları iş saklanmak yani avcılıktaki tabiri ile “pusmaktır”. Ondan sonra sekerek giderler. Düşman yaklaştığı anda da uçarlar. Yırtıcı kuşun civarda görülmesi halinde çiller uçmayı istemezler. Bu tutumlarından ötürü çillerin uzak uçtuğu, pusmadığı avlaklarda atmaca şeklinde uçurtma uçurularak pusmaları sağlanır. Ekinlerin ve otların sararmaya başlaması ile yol kenarları, yoncalıklar, biçilmiş yerler, çil alaylarının devamlı yaylıma gittikleri yerler olur. Çiller, renkleri ile bulundukları yere uydukları sürece emniyette olmalarına rağmen devamlı olarak hemen saklanabilecekleri, sıklık, dikenlik yerlerin civarında kalmayı tercih ederler. Tarlalarda ekinler hasat edildikten sonra çiller, pancar, patates, fasulye tarlalarını gündüz yaylım yeri, gece ise yatak yeri olarak seçerler. Bu tarlalarda hasat edilip bozulduktan sonra, çiller yırtıcı kuş tehlikesine maruz kalırlar. Kar yağınca çiller, kendilerini koruyabilecekleri çok dar bir sahada kalırlar. Her türlü tehlike ile karşı karşıya kalırlar. Fakat çıvarda böğürtlen, ardıç, meşe ve diğer çalılıkların bulunduğu yerler varsa buraya toplanırlar. Bilhassa sürü başı olmayan alaylar yavrularını yitirmiş dişiler ve yozlar bir araya gelirler. Birkaç alayın birleştiği de olur ve kışı barınma imkânları olan böyle yerlerde geçirmeyi tercih ederler. İyi avlaklarda kışın 10-15’lik alaylara rastlanır. Ara sıra 5-6’lık küçük alaylarda görülür. Çilin gıdasının büyük bir kısmı bitkiseldir. Tohumlardan başka taze yeşil yapraklar, yeşil otlar, yonca, genç sürgünler, tomurcuklar, çeşitli yabani ot tohumları ve tahıl esas gıdasını teşkil eder. Yaz aylarında ise böcekler %27 oranında hayvani gıdalar olarak beslenmesinde yer alır. Çillerin su istekleri azdır. Genel olarak otlardaki çiğ damlaları ile su ihtiyaçlarını giderdikleri müşahede edilmiştir. Kurak mevsimde bulundukları yerin civarındaki sulara gittikleri görülür. Sülün de olduğu gibi çilin yaşama alanında akarsular, su kaynaklarının mutlaka bulunması şart değildir. Buna rağmen kurak geçen mevsimlerde yerlerine çok bağlı olan çillerin civardaki daha rutubetli ortamlara geçtikleri görülmektedir. Çillerin insanlara karşı davranışları çok değişiktir. Kargaların bir avcı ile bir çiftçiyi veya zararsız bir kişiyi gayet iyi ayırt ettikleri söylenir. Çiller için de aynı şeyleri söylemek mümkündür. Çiller, yaklaşan bir avcıyı hemen düşman olarak algılar ve derhal en yakın sıklığa saklanırlar.Şehir kenarındaki tarlalarda insanlarla daha çok karşılaşan çillerin ürkekliklerinin azaldığı görülür. Bunlara evlerin arasında kalan tarla ve bahçelerde bile rastlanır. Bu çillerde, insan korkusu oldukça azalmıştır. Bunlara tavukların yemliklerinde ve hatta tavukların arasında rastlamak mümkündür. Fakat başıboş köpeklerin dolaştığı ve avcıların çok uğradığı tarlalarda çiller çok ürkek olurlar. Uzak mesafeden uçarak kaçarlar. Çillerin çok avlanıldıkları yerlerde saçma menzili dışında avcıyı fark ederek uçtukları ve tüfek mesafesini öğrendikleri bir gerçektir. Çiller yukarıda da belirtildiği gibi bir avcı ile bir çiftçiyi ayırt edebilmektedirler.Yuvalarda yumurta sayısının çokluğu tehlikelerin çokluğuna delalet eder. Avcı, gelecek bahara çiftleşme ve kuluçka döneminde yeter sayıda çilin avlakta kalmasını temin için bu düşmanları tespit ederek etkili bir şekilde mücadele etmelidir. Çilin düşmanlarının başında yumurta ve yavrularına musallat olan hayvanlar sayılabilir.

ÜREME Kuluçkada yatan dişi bir çil pek ender olarak yırtıcı bir hayvan tarafından bulunabilen çok iyi koku alabilen bir av köpeğinin dahi kuluçkada yatan çili fark edemediği tecrübe ile sabittir. Tilki de pek nadir kuluçkada yatan çili bulabilir. Fakat çil yumurtalarını fark edince, yumurtalar bütün zararlılar tarafından bulunarak yok edilir. Bilhassa porsuk yumurtanın baş düşmanıdır. Kirpi’nin bile çil yumurtalarını yediği müşahede edilmiştir. Genel olarak yuva ve yumurtalar tesadüfen bulunduğu için yırtıcıların yumurtalara zararları düşüktür. Büyük tehlike yumurtadan civcivler çıktıktan sonra başlar. Bilhassa civcivler 5-6 günlük olup, analarından uzaklaşmaya “pip-pip” diye ötmeye başladıkları sırada kendileri için tehlike artar. Analarının çağırma sesiyle kendi “pip-pip” sesleri uzaktan duyulduğu için gelincik, kokarca ve sansarları cezp eder. Zararlı ve yırtıcılar mücadele edilmeyen avlaklarda çil adayları büyük kayıplar verir. Çil yumurta ve yavrularının başlıca düşmanları kuşlarda karga ve saksağandır. Bilhassa leş kargası bütün avlakta yuvaları sistematik şekilde arar ve bulduğu yumurtaları yer. Saksağanlar da kargalardan hiç geri kalmazlar. Bazı avlaklarda çillere ve palazlara musallat olan şahin, atmaca gibi yırtıcı kuşlarda önemli zararlar verirler. Yetişkin çillerin başlıca düşmanları gelincik, kakım, başıboş kedi ve tilkilerdir. Yırtıcı kuşlardan doğan, atmaca ve şahin çillerin preditorüdür. Doğan, ani ataklarla çilleri yerde ve hava da yakalamada şahin ise bilhassa barınma ve saklanma imkânlarının azaldığı kış aylarında çilleri bulup yakalamada ustadırlar. Doğanlar ilkbahar da bilhassa erkek çiller için preditor rolü üstlenir.Umumiyetle ilkbahar da erkek çil sayıca fazla olduğundan cinsiyet dengesinin temininde doğan, bir düzenleyici olarak düşünülebilir. Ancak, bahar aylarında erkekler daha hareketli olduklarından sıklıklarda gizlenen dişiye nispetle doğan’a hedef teşkil ettiklerini unutmamak gerekir.Dişi atmaca da çillere zarar verir. Bundan başka siyah ve kızıl çaylak da çilleri avlar. İklim faktörleri büyük tehlike kaynaklarını teşkil eder ki bunlara avcı da müdahale edemez. Çok yağışlı geçen ilkbahar da yuvalar ve kuluçkalar zarar görür. Bilhassa geçirgen olmayan killi topraklarda devamlı yağış ve devamlı yüksek rutubet, kuluçkayı önler. Kış aylarının karlı zamanlarında zayiat daha da yükselmektedir. Karlı havalarda çiller yiyecek bulmakta güçlük çekerler. Avlakta kâfi miktarda barınak bulunması, bu barınaklar civarına ve yakınına samanla karışık yem dökmek çillerin, kışın açlıktan ölmelerini ve düşmanlarına yem olmalarını önler. AVLANMA YÖNTEMİ Çil avında, 12–20 cal, yarım şoklu veya şoksuz 65–70 cm. namlu uzunluğu olan tüfek ile 8–10 numara saçma ile doldurulmuş orta sertlikte fişek kullanmak gerekir.

 

TAVŞAN

tavsan02.jpg

 

Aşağı yukarı 800-2000 gram gelen bu hayvanların en makbulleri göcen denen 800-1500 gram arasında 6-12 aylık yavrulardır. An lezzetli zamanları da eylül-mart arasıdır. Bu aylardan sonra gebe ve sütlü olmaları yüzünden lezzetsiz olurlar. Bunların lezzetle yenilebilmeleri için de bu hayvanları yüzdükten sonra 1-2 gün kadar bekletmek gerekir.

Tavşan, tavşangiller (Leporidae) familyasını oluşturan memeli türlerin ortak adı.Tavşangiller familyası yaklaşık elli türü içine alır. Kuyrukları uzun kıllarla örtülüdür. Kulaklar ve arka bacaklar uzamıştır. Bir kısmı toprak altında oyuklarda yaşar. Familya üyelerine tavşan veya ada tavşanı adı verilir. Tavşangiller, Ochotonidae familyasını oluşturan pikalardan tüylü küçük kuyrukları, uzun kulakları ve arka ayakları ile ayrılır. harici cinslerin tüm üyeleri genel olarak ada tavşanı olarak adlandırılır. Ada tavşanları başka hayvanların yuvalarında veya kendi kazdıkları yuvalarda barınırken, tavşanlar uzun ot ve çalıklarda yaşar.Okyanusya hariç tüm dünyada yerlidir. Okyanusya’ya gelişleri yerli memeliler için büyük bir tehdit oluşturur.Ada tavşanları ailesi yaklaşık elli türden oluşan tavşanlar ve yaban tavşanlarından oluşur. Ada tavşanları ıslıklı tavşanlarla beraber comprise the lagomorphs ile de bir initizam bulunmakltadır.. Ada tavşanları ıslıklı tavşanlardan küçük tüylü kuyrukları, uzun kulakları ve arka ayakları ile ayrılır.Leporidler adını Latin leporislerinden almıştır ve lepusun tamlayanı yabani tavşandır.Lepus hariç cinslerin tüm üyeleri genel olarak tavşan olarak adlandırılır. Lepus cinsleri ise genelde yaban tavşanı olarak adlandırılır.Buna reğmen iki tane farkı olsa da günümzdeki taxonomy’in doğuşu jacrabbitslerin doğuşuyla Lebus’ta olduğu bilinmektedir ve gene olarak Pronolagus and Caprolagus yabani tavşan olduğu var sayılmaktadır..Leporidler Okyanusya hariç tüm dünyada yerlidir. Okyanusya’ya gelişleri yerli memeliler için büyük bir tehdittir.Ada tavşanlarının 18 kadar türü vardır; bunlardan bir bölümünün anayurdu Yenidünya(Amerika), bir bölümününki Eskidünya’dır(Avrupa, Asya ve Afrika).Yenidünya’nın Sylvilagus cinsinden pamukkuyruk ada tavşanları, yer altındaki oyuk tünellerde yaşama alışkanlığında değildir. Ama dişi tavşan, yavrulayacağı zaman pek derin olmayan bir çukur kazar; bu çukurun içini de göğsünden ve karnından dökülen yumuşak tüylerle döşer. ABD’nin güney bölgelerinde yaşayan pamukkuyruklardan bataklık adatavşanını (Sylvilagus aquaticus)öbür ada tavşanlarından ayıran en büyük özellik, iyi yüzmesi ve su bitkileriyle de beslenebilmesidir.

 

 

KEKLİK

keklik15.gif

 

Ortalama 200 - 300 gram arasında olan bu hayvanlar çoğunlukla eylül - mart arasında avlanılmaktadır. en makbulleri çok gençleri hariç henüz yaşını doldurmamış olanlarıdır. Ayırd etmek içinde hayvanların gagalarına bakmak gerekir. Gagaları ince ve elastiki bir şekilde büküle bilenler genç sayılmaktadır. Kekliklerinde içleri temizlenmeden,tüyleri yolunmadan ve gagalarından asılı olarak 2-3 gün bekletilmeleri gerekir.

Keklik, evcil ve yabani hayatta 14 alt türü olan, önemli bir ticari potansiyele sahip süs kuşlarından biridir. Avcılık, et üretimi ve yumurtası için beslenen kekliklerin eti çok lezzetli ve yağ oranı düşüktür. Beslenme ve yetiştirme kolaylığından dolayı süs kuşu yetiştiriciliğine başlamak isteyenler için uygun bir kuştur. ABD, Fransa, İspanya, Macaristan ve Çekoslavakya gibi birçok ülkede keklik üretilmekte ve bu üretilen hayvanlar özel avlaklarda avlandırılmaktadır. Ülkemizin ekolojik şartları av alanları kurulması için uygun olup yurdumuzda bu avlaklardan sadece Nazilli-Alamut köyünde vardır. A.B.D.ye 1951 yılında İzmir den keklik götürülmüş ve 4 ayrı bölgeye (New Mexico, Arizona, Utah ve Nevada eyaletleri) salınarak adaptasyon çalışmaları yapılmış ve o bölgede bu keklikler ”Türk kekliği” (Alectoris graeca kleini) olarak avlandırılmıştır. Türkiye de en yaygın olarak bulunanı kınalı kekliktir. 5-10 yıl öncesine kadar yabani hayatta keklikler sürüler halinde bulunurken, bugün sayıları azalmış, avcılar avlayacak keklik bulamaz hale gelmiştir. Özellikle bilinçsiz avlanma ve tarımda verimi artırmak için kullanılan kimyasallar nedeniyle tabii dengenin bozulmasının tabii keklik populasyonlarının yok olmasına sebebiyet verdiği düşünülmektedir.

FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ Keklik dolgun vücut yapılı, kısa kuyruklu, yuvarlak kanatlı ve gagaları yem almaya uygun şekilde olup bıldırcından daha iri, sülünden daha küçüktür. Kınalı kekliklerin alnında başlayan karakteristik siyah bant şeklindeki çizgi gözlere ve oradan boynun alt kısımlarına kadar iner. Olgun yaştaki kekliklerin göğüs, sırt, ve kanatları kül grisi renkte olup, yanda çubuk şeklinde siyah çizgiler vardır. Gaga, ayak ve bacaklar kırmızı renkte olup, kınalı keklikler isimlerini bu renklerden almışlardır. Palazların dış uçucu telekleri farklı renk ve şekilde olup, bu telekler beneklidir. Dıştaki iki uçuş teleği ikinci yılın sonuna kadar dökülmez. Erkekler 550-650 gr ergin ağırlığa sahiptirler. Ergin dişiler ise erkeklerden %10 daha hafiftir. Erkek ve dişiler aynı tüy renginde olup, olgunlaşma başlayınca erkekler mahmuzlarından tanınır. Erkeklerin mahmuzları dişilerinkinden daha büyüktür. Mahmuzlara bakılarak cinsiyet tayini yapılabilir.

Hava Durumu
 
<
Döviz Kuru
 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol